Şimdinin Yalova’lıları onu pek tanımaz .
Bu “tanımamazlık” onun değil ; aslında Yalova’yım diyen , zamane Yalova’lısının suçudur..
Öyle köklü bir Yalova’lı aile mensubudur ki ; o zamanın güzel Yalova’sının temelinde ya babasının , ya da dedesinin alın teri , vizyonu vardır.
Öyle ki ; şimdi Yalova’yı paylaşamayan mohtilerin bile yüz akıdırailesi.
Dedesini hatırlamıyorum. Ama babasını hatırlarım . HASAN BORAamcamız. Babamın , Yalovaspor emeklileri takımından takım arkadaşı olan KEL HASAN ! .
Hangi Yalovaspor’mu ?
Genlerinde KAYASPOR’un , YALOVA GENÇLİK kulübünün olduğu , şimdinin süper liginin kapısından dönen , şimdilerde seçim malzemesi yapılıp sahiplenilen Yalovaspor !
Gavur Ali’ler, Kel Hasan’lar döneminin Yalovaspor’u.
Hatırladığım kadarı ile ABDULLAH CAN amca ile zamanın Yalova DENİZCİLİK BANKASInın iki efsane yöneticilerinden …
Kel Hasan…. Hasan BORA…. Yani yazı başlığım olan YALOVA’NIN AZEM HOCASININ babası .
Abisi BÜLENT BORA ile onu , Yalı caddesindeki ÇİTLENBİK sahası dönemlerinden tanırım . Abi-kardeş yaşça bizlerden biraz küçüktür ama , ne mutlu bana ki aynı jenerasyon sayılırız. Abisi de babasının yolunda iyi futbolcu olmuştu . Bizim AZEM HOCAMIZ ise futbolu pek ciddiye almamıştı sanırım.
Yani ; CİHAT CİHANGİR BORA kardeşim… Günümüzün AZEM HOCA kalitesinde bir edebiyatçı..
Ailesinin bir tarafı 93 Rus harbine dayanıyor , diğer tarafı ise Balkan’lara….
Yani bir tarafında Enver Paşa , diğer tarafında Mustafa Kemal ATATÜRK var…
40 yıldır karşıda , yani KARTAL’da yaşıyor . Yaşıyor ama bedenen tabii. Ruhu hala Yalova’da… Çitlenbik’de… Yasama Sitesinde…
Yalova’ya her gelişinin başlangıcında , sosyal medyada “ KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK “ duygu coşkusu ile paylaşacak kadar bizden bir dost…Bir kardeş… bir EŞRAF !
Cihangir hocamı tanıma şansına erişemeyen günümüz Yalova’lılarına(!) tanıtayım biraz…
Takriben 130 kilo civarı…. Hafif kel (babaya çekmiş demek ki) .
İki aslanyetiştirmiş. Demek ki bir yönden de harika bir aslan terbiyecisi .
Büyük , ülke çapında bir müzisyen. Saksafoncu..
Küçük de , konservatuvarda.. Klarnet eğitimialıp beste çalışmaları yapıyor.
Ailesinden ayrı iki büyük aşkı daha var : Biri FENERBAHÇE , diğeri ise EDEBİYAT !
Bir şiir sevdalısı…
Necip Fazıl ile , Nazım Hikmet’e aynı derece de hayran…
Çünkü kimilerimiz gibi hayatı sadece SİYAH-BEYAZ ile sınırlamamış bir edebiyatçı bir hayat filozofu . Tüm renkleri kabullenişi yatıyor hayat mottosunun altında..
Müzikte de öyle… Kah caz sever… Kah arabeskçi…. Kah türkü üstadı….
Yani DUYGU nerde ise Cihangir hocam orada…
Yani dizelerde , mısralarda buluyor mutluluğu..
Onun hayat mücadelesi için Kartal’a gidişi , benim turizm sebebi ile Yalova’dan ayrılışım bizi uzun süre ayrı düşürdü..
Taaki televizyonda “ MARAŞLI”yı seyrederken…. MAHUR’u tanıdıktan sonra …. “O MAHUR BESTE” nin dizeleri için sosyal medyada tekrar buluştuk….
Malum Beşiktaş’lının manipülasyonu ile , diğer Fenerbahçe’lilerden bile ayrıştırıldık… Aynı YALOVA’LI olup , bizi YALOVA’LI kabul etmeyenler gibi olduk , nifak sokanlar sayesinde…
Şiirler , müzik , duygulardan sonra şimdi de İNCİ TANELERİile bizi bir araya getirdi televizyon..
Neredeyse her bölümden sonra konuşur olduk gecenin bir vaktine kadar…
Azem hocayı…. Dilber’i… Piraye’yi…. Eczacı Kasım’ı , günümüz muadilleri ile mukayese ederek neler kaybettiğimizi , şimdilerde teknoloji olarak neler kazandığımızı zannederken , iç dünyalarımızda nelerin törpülendiğini konuşup dertleşir olduk….
Sonuçda , ikimzde içimizde ki AZEM HOCA’yı farkettik…. Gurur duyduk kendimizle… Kelaynak kuşları idik sanki günümüz sosyal yapısı için…
Yılmaz Erdoğan’a teşekkür ettim içimden bir kere daha…
Bana AZEM HOCA’yı , Cihangir hocam ile ikimizin içinde saklı kalmış ama bitmemiş AZEM HOCA’lığı farkettirdiği için…
Sana da teşekkürler sevgili dostum Cihangir Hocam… İyi ki varsın .
Saygılarımla
HADİ TONAROĞLU