Ekonomimiz genelde hep bu dönemlerde döviz bazında sıkıntılar yaşar . O veya bu sebeple .
Medyaya akseden beyanatlarda hep aynıdır : “ Turizm sezonuna bu sene de son derece güçlü giriyoruz. Bacasız sanayimiz , döviz girdileri ile ülke ekonomisine yine nefes aldıracaktır .!”
“Caart kaba kağıt” derdi büyüklerimiz . Her ne demekse !
Bu sene durum farklılık göstermeye başladı . Ama sonuç itibarı ile tabii ki !
Yıllardır yazarım ; otel müdürlüğü ayrı , otel patronluğu ayrı misyon ve vizyon gerektirir diye. Ama heyhat ; kimseye anlatamadım bunca zamandır .
Şöyle bir anlatım yapayım anlayanlara :
Otel bir yatırım işidir. Genel anlamda bir endüstri mühendisliği ister ilk olarak .
Çünkü iş hesap kitap işi olarak sonuç esaslıdır. Yani OTEL PATRONU olmak için önce bir YATIRIMCI vizyonuna sahip olmak gerekir. Çünkü sen ticaretin değişik platformlarında maddi kaynak kazanmışsındır. Bu kazancı yine yatırıma döndürmek en tabii hakkındır . Araştırdığında görürsün ki turizm konaklama yatırımcılığı cazip bir yatırım alanıdır. Ve haliyle bu sektör yatırımcının ilgisini çeker.
Çünkü parayı kazanmışsındır.
Devlete deve yüküyle vergi ödemen hasıl olmuştur.
Bu miktarı devlete ödeyeceğine , turizm yatırımına girersin . Dolayısı ile vergi miktarın yatırımdan ötürü düşer , hatta yok olur .
Turizm yatırımına girersin , çünkü devlet sana kiralık araziyi tahsis ediyor….
Teşvik de veriyor !
Ki bu teşvikin hangi planlamalar üzerine kullanıldığı ayrı bir yazı konusudur .
En önemlisi belirli bir süre sana vergi muafiyeti de getiriyor.
Elektriği de , her yatırımcıdan daha ucuz kullanıyorsun.
Bundan kellisi de Şam’da kayısı .
İşte tam burada işin kırılma noktası başlıyor . Yani hatalar zinciri .
Yatırımcı aniden kendini otelci sanıveriyor.
Onun için otel müdürlüğü nedir ki ?
Üstelik gül gibi karısı varken , kızları , gelinleri varken.. Hatta damatları , oğulları varken , otel müdürüyüm diyene niye deve yüküyle para versin ki ? Aptal mı o ?
Yine de ne olur ne olmaz diye bir genel müdür seçimi yapıyor .
Ama bakıyor ki müdür kişilikli . Yani kukla değil .
Sinirleniyor hemencecik . Çünkü kendini haklı görüyor .
Ne demek yani ; hem para verecek hem de onun dediği olacak ? Olur mu öyle şey ?
Yani ben PATRONUM egosu devreye giriveriyor.
Anında kişilikli müdürün işine son veriyor .
Boşta bir sürü müdürcük var zaten. Anında onlardan birini işe alıyor .
Artık mutlu . Çünkü yeni müdür o derse yapıyor. Kısaca yeni müdür , maaş peşine koşan bir KUKLA !
Sonra çöküş başlıyor gecikmeden….
Anında , o müdür gitsin , bu müdür gelsin stratejisi başlıyor… Ama çöküş bir türlü durmuyor .
Sonra ya batış gerçekleşiyor , ya da devrediş süreci…
Oysa ben yıllardır açıklamalarımda bir genel müdür tarifi yaparken hep :
Aktüalitesi yüksek olmalı..
Sosyal yapısı kuvvetli olmalı…
Olasılık teorilerine önem vermeli..
Ülkenin ekonomik yapısını takip etmeli..
Yine ülkenin diğer , özellikle ilgili Pazar ülkeleri ile ilişkilerini yakından izlemeli…
Pazar ülkelerinin ekonomik ve sosyal yapılarının neredeyse içinde olmalı ….
Ama en önemlisi EMPATİ becerisi maksimum seviyede olması gerekir ; diye özetlerim.
Bu kapasite ve beceride kaliteli genel müdür seçmek varken , kukla müdür seçersen ; Suriye’de düşürdüğümüz Rus uçağının etkilerini göremezsin.
Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinin Alman ekonomisine nasıl bir menfi etki edebileceğinin önemini farkedemezsin .
Terör etkisinin , pandemi etkilerinin sürecini göremezsin..
Kendi ülkemizin , yurt dışındaki siyasal prestijinin seviyesini düşünemezsin bile..
Ukrayna – Rusya savaşının o ülkelerde ki etkilerini göremezsin..
Dollar – Euro artıyor diye göbek atarsın ama , asgari ücretin artacağı aklına gelmez , etin ,sütün fiatının senin bütçeni nasıl etkileyeceğini hesaplayamazsın..
Üstüne bütçeni döviz üzerinden değil , TL üzerinden yapıp bir nevi ticari mastürbasyon yaparsın .
Ama senin müdürün 3 lisan bilir…
Saçları jölelidir..
Dar paça pantolon altına çorapsız mokosen ayakkabı giyer…
30’lu yaşlarda gençtir.
Fırtına gibidir ; çünkü sana şov yapmak için koşturur durur.
Ama en önemlisi bu müdür , patronun her dediğini yapar !
Gelişmeler böyle olunca ; şu anda Akdeniz bölgemiz , DUBAİ ve İSPANYA’dan daha pahalı olur!
Kimse farkında değil . Aynı Miami’nin yıllardır bizden daha ucuz olduğu farkedilmediği gibi .
Rusya’da ki RUBLE’nin enflasyon sonucu darbe aldığını göremezsiniz .
İsveç ve Finlandiya ile NATO üyelikleri yüzünden papaz olduğumuzun sonuçlarını düşünmezsiniz .
Başta Almanya olmak üzere orta Avrupa’nın bize nasıl baktığını göremezsiniz .
Vize sorununun bizim yüzümüzden değil , önüne gelene vatandaşlık verdiğimiz için ve bu tosunlarında “ Ben Türk’üm” deyip de hesapta turistik vize peşinde olduklarından dolayı olduğu aklınıza gelmez.
Tüm bu sebepler yüzünden başta Rusya bölgesi olmak üzere slotları alınmış bir sürü uçak organizasyonunun iptal olduğunu anlamazsın .
Sonra da turizm başladı , döviz yağacak , merkez bankası ve akabinde ülke ekonomisi kurtulacak diye bekler durursunuz .
Bakın bir şey daha ekleyeyim sizlere . Bu HER ŞEY DAHİL sistemi ile harakiri yapıyoruz…
Oteller dinlenme ve huzur alanlarıdır . Bunu unuttunuz ve garabet dolu aktivitelerle muhteşem tesisleri panayıra çevirip gürültü yaratıp çevreye zarar veriyorsunuz .
Bence bir otel aynı anda hem tatil oteli hem kongre oteli olmaz !
Bırakın bu açgözlülüğü . Bırakın “Herkes bana gelsin” egosunu !
Dönün yarım pansiyona….
Hizmette huzuru ön plana çıkarın…
İnanın daha çok kazanacaksınız ,daha çok geri dönüşler alacaksınız !
Karavan turizmi , butik otelcilik , kamping tatili hatta tekne turizmi artış gösteriyor . Bir düşünün bakalım millet neden ve niçin kaçıyor da bu alternatiflere yöneliyor ?
Yahu millet Yunan adalarına kaçıyor ! Neden ? Neden ?
Lütfen bırakın bir sene sonrayı ; yarını düşünün yahu !
(Not: Muhakkak ki kalibresi yüksek genel müdürlerimiz hala var . Ama maalesef sayılar gittikçe azalıyor )
Saygılarımla