DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) üyesi Genel İş Araştırma Dairesi Emek Araştırma (EMAR) tarafından hazırlanan “Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk Raporu-5” yayımlanmış.
Rapora göre; Türkiye’de son bir yılda 190.000 kişi daha yoksullaşırken, yoksulluk oranı %21,7’ye yükselmiş. Yine rapora göre, Türkiye’de çalışanların %15’inin yoksul olduğu vurgulanmış.
Raporda, TUİK’TEN elde edilen verilere göre 2023 yılında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin 13.110 $ (Dolar) olduğu vurgulanmış.
Yine raporda, TUİK verilerinden hareketle 2023 yılı temelli ciddi finansal sıkıntılarla karşı karşıya olan insanların oranı olarak tanımlanan “maddi yoksulluk oranı” bir yılda %26,4’ten %28,4’e yükselmiş. Ayrıca son dört yılın en az üç yılında yoksulluk sınırının altında yaşayanları ifade eden “sürekli yoksulluk oranı” da, 1,7 oranında artarak, %14’e yükselmiş.
Hiç burada işçi örgütleri tarafından yayımlanan-açıklanan “açlık sınırı” ile “yoksulluk sınırı” rakamlarına değinmiyorum bile. Açık kaynak zaten, herkesin ulaşması mümkün.
Zaten bu sayıları buraya tekraren taşımanın hiçbir anlamı da yok. Ülkemizde emekli de emekçi de yoksulluk ve yoksunluk ile sınanıyor. Elde edilen gelirlerin/kazançların, artık “insan onuruna” yaraşır bir hayatı sürdürmede yetersiz kaldığını ikrar etmenin, yazmanın, bu rakamları buraya taşımanın hiçbir faydası yok.
İşin ilginç tarafı, TUİK tarafından alan araştırmaları sonucunda saptanarak yayımlanan eşdeğer hanehalkı gelir dağılımında, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup ile en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun arasındaki farkın 8 kat birinci gruptan yana olması… Yani zenginler zenginleşirken…
Yine, TUİK’İN yaşam memnuniyeti araştırmasında mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı 2022 yılında %49,7 iken, 2023 yılında %52,7’ye yükselmesi.
Rakamlar ortada…
İşin gerçekten tuhaf tarafı matematik ile sosyolojinin ayrık bir kümeye neden olmaları.
Mutluluk nedir?
İnsanların yaşamının içinde mutluluğun yeri nedir?
İnsanlar neden yaşar?
Boş geçen bir ömrün kime ne faydası var?
Hayatın anlam nirengi noktası nedir?
Para ile saadet olur mu?
Parasız mutluluk olur mu?
Say say bitmez!
Hayatı gerçekleştirme teorimi vardır psikolojide…
Yani biz Türk toplumu olarak daha ne kadar daha sabredeceğiz güzel günler için?
Bırakalım artık boş gevezelikleri…
Yeni Anayasa yapalım mı?
Yahu cari anayasaya uygun olarak toplumsal ve siyasal yaşam bir hâl yoluna sokulsa zaten boş tartışmalar içinde boğulup gitmeyiz.
Burada sorulması gereken soru şu:
Ekonomide sürdürülemeyen “bir şey” var; ve bu şey iktisaden büyüyormuşuz gibi algı yanılsamasına neden olurken, geniş kitlelerin yoksulluğunun önüne geçilemiyor. Bir yılda ülkede yoksul kitleye 190.000 kişi daha eklenmiş.
TÜRKİYE YÜZYILINDA…
CUMHURİYETİMİZİN 100.YILINDA…
Hâlen gelişmekte olan toplumların problemleriyle boğuşurken büyük hedefler tayin etmek hiç gerçekçi olmuyor.
Yoksulluk…
Yoksunluk…
Çaresizlik…
Umudunu kaybetme…
Geleceğinden ümitsizlik…
Çok klişe bir savdır: Ekonomi de siyasetten, siyaset de ekonomiden etkilenmeye açık bir dinamiktir. Ama son kertede yaşamın ekonomi ayağının daha fazla baskın olduğunu ifade etmeye gerek var mıdır, bilemiyorum.