Sevgili gençler ; çocuklar…
Bir seçim dönemine girdik yine . 71 yıllık hayatımda yaşadığım hiçbir seçime benzemeyen bir seçim yaşayacağız . Şu an sizlere o kadar çok şeyler yazmak istiyorum ki ! .
Bir türlü anlatacaklarım bitmiyor gibi geliyor bana. Çünkü süre kısa , ve sınırdayız . Bu sebeple makalem , her yazımdan daha da uzun olursa kusura bakmayın lütfen .
Çocuklar , bakın seçime hazırlanan partilerimiz öncelikle Kürt vatandaşlarımızın oyları peşindeler. Bir kısmı , patronların menfaatine üzerine çalışıyor , bir kısmı ise emeklilerimizin üstüne çalışıyor . Çünkü Kürt kardeşlerimizin oyları altı buçuk milyon , emeklilerimizin oyları ise takriben on beş milyon civarında olarak hesaplanıyor . Bazı daha vizyoner olan partilerimiz ise sizlerin üzerine hesap kitap yapıyor .
Çünkü sizler yani ilk defa oy kullanacak olan genç sayımız , yani sizler tahminen sekiz buçuk milyon civarındasınız. Bu da demektir ki ; sizler çok önemlisiniz. Çünkü her sene artarak devam edecek olan bir kitlesel bütünlüğünüz var . Yani sizler üç seneye kalmaz , bir iktidarı değiştirme veya sürelerini uzatma hakkına sahip bir kitlesel çoğunluk olacaksınız.
Tabii sizden öncekilerin hatta bizlerin hatalarını yapmamanız şartıyla .
Bu gücü kullanmanıza engel olacak bir eksiniz var ki ; bunu zaman itibarı ile değiştirme şansımız yok. Bu eksiniz ise , bu yaşınıza gelene kadar ülkede sadece bir iktidar , bir başbakan , bir Cumhurbaşkanı gördünüz. Yani yıllardır AKP , yıllardır Erdoğan ile haşır-neşirsiniz . Bu da sizin elinizden mukayese yapma şansınızı alıyor maalesef
.
Oysa bu konuda bizim nesil yani dedeleriniz kuşağı şanslı idi. Mesela biz kısmen de olsa İnönü dönemini gördük… Demirel , Ecevit , Erbakan , Çiller , Mesut Yılmaz , Özal dönemlerini gördük ve bizatihi yaşadık . Araya iki ihtilal , bir muhtıra da sıkıştırdık . Dolayısı ile siyasi yapıda mukayese edebileceğimiz bir çok farklılıkları gördük ve mukayese edebildik .
Ha ; bu mukayeselerimiz sonucu doğru kararlar verebildik mi ? Bu göreceli bir yoruma açık konu . Ama bu konuda bir mazeretimiz de var . O da , şu an sizdeki olan teknolojik iletişim organlarına biz sahip değildik . Doğru dürüst kitaplarla da zenginleşemiyorduk . Çünkü zaman zaman bu kitapların çoğu nedense (!) yasaklanıyordu .
Oysa siz şimdi ki kuşak alabildiğine geniş imkanlar sunuyor size . Düşünün DEEPNET’e bile sahipsiniz . Sizin şimdi sahip olduklarınızı bizler sizin çağınızdayken ancak bilim kurgu filmlerinde görebiliyorduk .
Neyse konuma döneyim .
Açın şimdi çoğu kanalları , Selçuklu tarihinden tut , Osmanlı’ya kadar bir sürü dizi görürsünüz . Karakterlerin hepsinin gür sesleri ile bağıra bağıra konuştuğu , pardon böğürdükleri diziler …
Hepsi beyin yıkayıcı inanın .
Bakın Osmanlı’nın son dönemlerine . Nasılsa sizlere kendi gözlerinden yazıp okuttular .
Mesela sizler Osmanlı’yı , bizler gibi ilk olarak MUHTEŞEM YÜZYIL dizisi ile tanık olup tanıdık.
Zannettik ki tüm Osmanlı şehirleri , sokakları hep SARAYLAR standartında bir yaşam sürüyorlar .
O tarihimizde , çokça sayfalar işgal eden muhteşem OSMANLI saltanatı , bir sikkeye muhtaç hale düştü sonunda. Ordusu kalmadı…. Parası kalmadı …. Eğitim düzeni bitti…..Halk için sefil bir yaşam dönemine büründü.
Bunların hepsine sebep olan Osmanlı hükümranlarının İslama yönelmeleri olmuştur .
Ne zaman DİN denilen olgu sosyal hayata ve devlet mekanizmalarına yerleşti , o yedi kıtada hüküm süren koskoca hanedan payitahtını bile işgal kuvvetlerine teslim etmek durumunda kaldı .
Taa ki bu durum sarı saçlı, mavi gözlü bir devin sahneye çıkışına kadar sürdü . Yani Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çıkışına kadar .
O Atatürk ki ; elde avuçta değil silah , değil para , ayakta pabuç yokken bir mücadeleye adım attı . Atarken de , tüm toplumumuzu bu mücadeleye inandırdı .
Sakarya ; İnönü zaferleri , Çanakkale savaşları hep bu elde yok avuçta yok bir ordu ile kazanıldı .
Sizlerden küçük 15 yaşındaki bebelerimizi bile şehit verdik .
Ulu önder Atatürk tüm bunları bizler için , sizler için yaptı .
Bugün elinizdeki tüm imkanlar Atatürk’ün kurduğu düzenle ortaya çıktı .
Hem de ; yıllar içinde zafiyete uğramalarına rağmen.
Yani 1918 ve devamındaki , şimdiki sizin kuşağınız olan o zamanın gençleri tüm bunları kendileri için değil , sizler için bizlerin gençlik dönemleri için yaptılar .
Çocuklar; DİN olgusu yabana atılacak bir felsefe değildir. Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün yaptığı , dinimizi devlet işlerinden ayırmaktı . Yani LAİK sistemdi. Atatürk , dinin manevi bir yapı olduğunu asla inkar etmedi. Oysa sosyal yaşamımız için , çağdaşlığa ulaşabilmemiz için bize beyin lazımdı. Dolayısı ile dini kalplere yerleştirdi , beynimizi ise ilim ve bilime yönlendirdi.
Demek istiyorum din önemlidir. Ama hayat profesyonellik ister.
Biz Atatürk döneminde de muhafazakar bir toplumduk . Bu kötü bir şey değil .
Bakın mesela Amerika , İspanya , Portekiz , İtalya gibi batı toplumları da muhafazakar bir toplumdur .
Anımıza bakarsak , 81 vilayette yüzü çok geçkin sayıda bir üniversite yapımız var .
Abimin zamanında lise mezunları yedek subay askerlik yaparken , şimdiki üniversite mezunlarınız hala düz askerlik yapıyor . Çünkü o kadar çoksunuz ki !
İhtiyaç fazlası bir üniversite mezunumuz var hamdolsun (!)
Oysa Atatürk önce Köy enstitülerini kurdu .
Şimdi hepiniz mezun olup iş aramaya başlıyorsunuz ama heyhat ki YOK !
Üç tarafındaki denizlerinde balık popülasyonunu programlayamayan bir ülkede Su Ürünleri mezunu olsanız ne işe yarar ki ?
İngilizce okumadan mezun olan , Uluslararası İlişkiler mezunlarınız var . Bu klaksonsuz araç gibi oluyor. Ama Atatürk ve cumhuriyetin demokrasi yıllarında üniversite mezunu olmak bir liyakat sebebi idi. Ve nadir bulunurlardı .
Bakın gençler ;
An itibarı ile ülkemizde eğitimin derecesi yerlerde….
Tarım bitti sayılır…
Temel gıda ihtiyaçlarımıza ulaşmak nerede ise imkansız …
Atatürk’ün kurduğu ve bu ekonomiyi ayağa kaldıran fabrikaların hepsi ya kapandı ya satıldı .
Tarım ülkemiz , samana bile muhtaç duruma geldi.
Sözüm ona ahlaklı toplum oluşturmak için diretilen din ve cemaat olgusu ülkeyi ahlaksızlık sınırına getirdi. Heryerde İlahiyat mezunlarımız var…
Kızılay’ın başındaki , AFAD’ın başındakiler ne hikmetse hep ilahiyatçı…
Fazla detaylara girmek istemiyorum. Çünkü girersem 18 ciltlik YOZLAŞMA ansiklopedisi ortaya çıkar.
Ülkemiz sosyal anlamda siyaseten orta doğuya sürükleniyor , farkedin artık .
Ve biz Orta Doğu ülkesi toplumları gibi değiliz ve olamayız . Özellikle genç kızlarımız ! Düşünsenize bir orta doğulu ülke genç kızı olduğunuzu ! Haydi siz kıl payı kurtardınız. Doğacak kızınıza yazık etmiş olmazmısınız ?
Bakın şimdi ülkemiz ikinci kez KURTULUŞ SAVAŞINA giriyor. Ama silahla değil .
Oy ile savaşılacak bu savaşta .
Ve bu bakımdan sizler sekiz buçuk milyon kapasite ile muhteşem bir ordusunuz .
Şuan çoğunuz 20’li yaşlardasınız .
35 Yaşındaki haliniz hayal edin. Nasıl bir ortamda yaşam sürmeyi hayal edersiniz ? Tesbit edin.
Dini inceleyin… Kuran’ı okuyun…. Mealini ile beraber…. Sorun… Kafanızda yorumlayın…
Ama NUTUK da okuyun…
MARX’ı da okuyun…
Niectze’yi de…
Mevlana’yı da okuyun.
Mesela her sene Bodrum’a gitmeyin. En azında bir sömestre tatilinde Konya’ya gidin. Semazenleri görün, felsefelerini inceleyin.
İnanın bu sizin Kurtuluş Savaşınız . Ama bir daha söylüyorum silahla değil bu savaş. Oy ile , rey ile ..
Bu silahların mermileri ise , okumak , incelemek , mukayese yapmak , empati kurabilmek , sormak , öğrenmek…..
Atatürk’ün ve ordusunun verdiği o şartlardaki Kurtuluş savaşımız yanında , sizin gerçekleştireceğiniz kurtuluş savaşı kaymaklı kadayıf ! .
İnanın sizin de içinizde bir ATATÜRK vardır. Çıkacaktır da…. Onu keşfedin… Bulun onu.. Tanıyın..
“ŞU ÇILGIN TÜRKLER”ı yazan Turgut ÖZAKMAN gibi başka biri çıkacak ve o da ŞU ÇILGIN GENÇ TÜRKLER’i yazacaktır. Siz yaşayın , gerçekleştirin.. Yazacak biri çıkar merak etmeyin.
Ama kafanızı kaldırın şu I-PHONE’lardan , tabletlerden , Tik-Tok’lardan… Gazete okuyun… Siyasetle ilgilenin . Siyaseten bilgi sahibi olun. Sonra kime oy verecekseniz verin kabulümdür. Ama merak etmeden , öğrenmeden , sırf yıllardır ailem bunlara oy veriyor bende onlara vereceğim robotlaşmasının içine girmeyin.
En azından Kurtuluş Savaşı destanımızı yazan gençlerimizden utanın !
Saygılarımla