KENDİMİ KORUMA BECERİSİ

Yayınlama: 23.07.2024
A+
A-
Tahta bir yemek masamız vardı..
Yandan iki kapak açılır daire ve çok kişilik olurdu..
Marangoz Mehmet amca yapmıştı…Televizyon falan yok…
Cızırtılı bir radyomuz vardı…
27 Mayıs henüz olmuş..
Ben 9-10 yaşlarındayım…
Ajanslardan önce akşam yemeğimizi yerdik , annem çayı demlemiş olurdu zaten..
Önce ajans varken radyoda , sonra Yassıada mahkemeleri canlı yayınlanırken çıt çıkmazdı evde…
Yargıç Salim Başol soruyordu , Adnan MENDERES ise sadece
“ Hatırlayamıyorum beyefendi” demekle yetiniyordu..
Yayın bitiyordu.. Çaylar da içilmiş oluyordu…
Zaten babamda , abimde ve bende Müjgan teyzemin diktiği , klasik çizgili pijamalarımız olurdu ..
Sonrası tombili yatak…
Twist yeniçıkmıştı…
Abimin çizgili pijama altı ile twist yapmaya çalışması….
Yine abimin yazlık sinemaya arkadaşları ile giderken beni götürmemesi…
Güzel günlerdi….
Ortaokul üçüncü sınıfta iken , bizden daha alt sınıftaki bir kıza kalbimin ilk çarpması mesela…
Ümit Yaşar Oğuzcan’ı farketme…
Belgin Doruk , Filiz Akın ile hayallere dalma hikayeleri…
Mavi Işıklar , Siluetler , Moğollar , Cem Karaca ve Apaşlar ile dans edebilme mücadeleleri…
Akasyapark’daki yaz akşamları…
Burç Beşlisiile müzik dinlerken , yan masadaki komşu kızını dans kaldırabilme heyecanı ile kesiğe yatma savaşı….
Askerlik… İlk gurbet tanımlaması…
Tezkere günleri… Kıbrıs savaşına gitmekten , daha doğrusu tezkere bırakmayı bir gün ile kaçırma..
Kıbrıs savaşı döneminde karartma geceleri
Orkestranın dans müziği yerine marşlar çalması….
Hayata atılış… Yalova’nın ilk butiği Galeri BRAVO’yu açış…
Büyük aşklar zamanı… Hatta iki aşk arasında kalmalar….
İnternet falan yok , mektup yazmalar…
Bir kere görmek için pinokyo bisikletle , okul otobüsünü takip etmeler…
Evlilik…
80 ihtilali…
Birinci günde Denizci Başçavuş rahmetli Özer abinin , Fatih caddesi , köprüsü üstünde vatandaşı yönlendirmesi…. Sokağa çıkma yasakları…..
Güneş Gazetesindeyim. Necmi Tanyolaç’lı , Şansal Büyüka’lı günler. Abdülkadir YÜCELMAN vardı , Cumhuriyet gazetesinin spor servisi şefi.. Beni çağırmıştı..
İstanbul Erkek Lisesinin yanındaydı sanırım o zamanlar Cumhuriyet gazetesi. İki katlı , ikinci katı ahşap bir bina gibi kalmış aklımda..
İçeri girdim…
Sol siyasetin amiral gemisi idi Cumhuriyet.. Hala da öyle..
Kocaman devlet dairesi gibi bir salon vardı.. Ahşap tabanlı… Gacır-gucur öten bir zemin..
Yine kocaman bir masa.. Sanki ölçüleri 3 metreye, üç metre..
Gazeteciler etrafında çalışıyor.
Yukarıdan helezon bir telefon kablosu uzanıyor..
Tek hat bir telefon , ama her gariban gazetenin sıkıntısı tabii ki.
Çalışan gazeteciler de enteresandı . Devrimci gazetecilerdi ama , üstlerinde ipek gömlekler… Erkeklerde Vakko kravatlar.. Bazılarının önünde viski kadehleri
Garipsedim… Çünkü yazdıkları veya değerlendirip yorumladıkları haberler , haydi komünist demeyeyim ama sol ilkeli entelektüel konular.. Ama yaşamları kapitalist dünya !
İşte o zaman farkettim ki , hepimiz bize sunulan bir senaryonun oyuncularıyız gariban solcular olarak..
Abdülkadir bey , hem de Fenerbahçe’yi takip etmemi sunmasına rağmen teklifi kibarca reddettim ve gazetecilik hayatımı noktaladım .
Evlilik kötü gitti… Çünkü bazen aşk yeterli olmuyormuşöğrendim.. Doğru zaman , doğru ekonomik yapı aşktan daha önemli imiş meğerse…
Sonra turizm hayatı…
Aradan 47 yıl geçmiş..
Emekli olmuşum… Antalya’da yalnız yaşıyorum… 1+1 bir evim var.. Klimanın altındayım şimdilerde .
Kitaplarım… Netfiliks’im… Televizyonum….
Mutluyum…
Çünkü geçmişimden kopmadım hiç..
Bu yalan dünyanın, teknolojinin , esiri olmadım..
Sosyal hayatımızda kaybettiğim her dost veya değerlerimize rağmen , yozlaşan dünyamızda kaybolmadım..
Etik değerlerimi unutmadım hiç…
Hatta geçmişimin ve hala var olan gelecek hayallerimin şehri Yalova’dan hiç kopmadım…
Mesela hala SEKSENLER dizsini izliyorum.. O zaman ki aile ortamını , ailede BABA egemenliğini hatta abimin yapmaya çalıştığı twisti tekrar tekrar görüyorum… Gerçekten seksenleri anlatıyor… O zamanı , yani bizim gençliğimiz dönemlerini , günümüzde sunuyor bana ..
Mesela HATIRLA SEVGİLİ’yi izliyorum yine tekrar tekrar ..
Dizi , Adnan Menderes’in geçirdiği uçak kazasından itibaren başlıyor. 60 ihtilali ve öncesini , sonrasını.. Paranın gücüne sığınmış Demokrat Partili bir aile ile , o zamanın CHP’li sözüm ona sosyalist , ama yaşantısı lümpen iki aileyi anlatıyor…..
Hani bazılarımız defalarca Kemal SUNAL seyreder ya !
Hah işte ben de onlar gibi tekrar tekrar bu iki diziyi seyrediyorum..
Sosyal medyamda Elvis’i , Dean Martin’i , B.B King’i , Sezen’i , Nilüfer’i Erkin babayı paylaşıyorum..
Fred Astair ve Rita’nın swing danslarını paylaşıyorum…
Yakın tarih okuyorum… Yaşar Nuri’nin DEİZM’ini okuyorum…,
Göbeklitepe’yi yakın takibe alıyorum..
Gri’leri , Reptilyanları , Annunaki’leri inceliyorum…
Yani hem geçmişimi yaşıyorum , hem geleceği çözmeye uğraşıyorum…
Bu kadar geçmişi unutmadan yaşayınca , İnönü’yü , Ecevit’i , Demirel’i ,Erbakan’ı , Türkeş’i unutmuyor insan . O zamanda şimdi ülkeyi yöneten siyasetçilere SİYASETÇİ demekten imtina ediyorum haliyle…
Yalova’da bile aynı…
Düşünebiliyormusunuz , Mehmet Durmam’ı , Arif Hikmet’i , Sungur’u….
Karşı tarafta İsmet Acar’ı , Boksör Hüsamettin amcayı , Rahmi Üstel’i tanımışsınız…
Siz benim yerimde olsanız şimdikilerin çoğunluğuna SİYASETÇİ dermisiniz? Demezsiniz tabii ki.
İşte bende diyemiyorum. Tek üzüntüm de bu !
Saygılarımla

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.