Bugüne kadar yaşadıklarımdan , okuduklarımdan sonra şehirler konusunda vardığım sonu şu oldu.. Bir şehrin önce ruhu olmalı!
YTSO ile turizm & ticaret birlikteliğinde bir programın son görüşmelerini yapmak için geçtiğimiz çarşamba akşamı, acenta ortağım sevgili Selçuk Yılmaz ve ailesi ile birlikte yola çıkıp Perşembe sabahı Yalova’ya geldik.
Öncelikle , bu ticaret ve hasret içeren (şahsım açısından) ziyarette bana ve ortağıma gösterdikleri nezaket , hoşgörü için başta YTSO başkanımız sayın Tahsin Becan , YTSO Genel Sekreteri Taner Eriş olmak üzere, daha gelmeden
“Bize düşen yapacağımız bir şey var mı ?“diye sorma nezaketini gösteren Ak Parti İl başkanımız sayın Muğlim Bağatar’a , proje bazında her türlü desteğe hazır olduklarını beyan eden Yalova İl Genel Meclisi Başkanımız sayın Hasan Soygüzel’e , yoğun programı olmasına rağmen bizi makamında kabul eden Yalova Belediye Başkan Vekilimiz sayın Mustafa Tutuk’a , şahsım ve acentemiz adına teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Beni takip eden dostlarım bilir, Yalova benim için bir hayattır….
Özlemdir….Hasrettir !
Dolayısı ile Yalova ile Yalova’lı dostlarım ve kanaat önderleri ile ilişkilerim 630 kilometre güneyde ,uzakta olmama rağmen hiç kesilmeden devam ettiği için Yalova ve sorunları , artı –eksileri ile bilgim hiç eksilmemiştir. Yani sanki Yalova’da yaşıyormuşum gibi genelde günlük rutin gelişmelerden haberdarımdır .
Ziyaretim esnasında hem işimi takip ettim hem de farklı gözlerle bakarak Yalova’yı kendimce yorumladım . Dolayısı ile , dönüşte , Antalya otobüsüne bindiğim andan itibaren hem ticari temaslarımız hem de Yalova , düşünce bazında hiç aklımdan çıkmadı….
Yalova’yı düşünürken , hem çocukluğumun Yalova’sı , hem de günümüz Yalova’sı haliyle gözümün önünden film gibi geçti.
Mesela ;
Çocukluğumda Yalova’nın ruhu vardı .
Bu ruh , büyüklerin küçüklere sevgi ve şefkatle yaklaşmasını , küçüklerinde büyüklere daima saygı gösterir davranış biçimini içerirdi.
Misafirlerimiz , dönüşlerinde Yalova’yı , doğasını , insanlarını , kültürel kişiliğini , çarşısını , pazarını….
Hatta daha detaya ineyim , ekmeğini, gülünü,yoğurdunu , cumartesi pazarını , vapurların iskeleye yanaşmalarını , Amerika’lı dostlarımızla oluşturduğumuz dostluk ortamımızı anlata anlata bitiremezlerdi.
İnanırmısınız gece hayatımıza bile imrenirlerdi . Örneğin yazlık bahçe sinemalarımızı , sahil yolundaki müzikli çay bahçelerimizi , Donanma lokalini …. Gazipaşa caddemizdeki tek katlı bahçeli evlerimize de imrenirlerdi…
Hele Termal’in kalitesini , temizliğini , tarihini …Çınarcık’ın taşlı , derin ama temiz denizini mesela..
Şimdiye gelelim…
Sinemalarımız daha çok ama hepsi AVM’lerin para tuzaklarına sıkıştırılmış gibi…
İnsanlar yollarda birbirini görmüyorlar ki sevgi ve saygı göstersinler…
Kalanlarda Kıbrıs sokaktaki kahvehanelere çöreklenmişler ..
Cumhuriyet caddesinde , Yalı caddesinde , Gazipaşa caddesinin kalabalığında yürüyün bir tane Yalova’lı dostunuzu göremezsiniz. Olanlarda o garip kalabalıklarda kaybolmuşlar….
Esnafa uğrayıp hayırlı işler diyemiyor olduk . Bir elin parmaklarını aşmayacak sayıda yerel esnaf kalmamış ki selam veresiniz. Onlarda “ FADDAL….TAAL…” demekten bizi farkedemez olmuşlar .. Ne yapsınlar ki ? Ekmek parası !
Ünlü cumartesi pazarımız küçülmüş , küçülmüş , yanlışlıkla yüksek ısıda yıkanmış tişortumuz gibi çekmiş….Çekmiş… Küçücük kalmış. Al benisi yok ! Çünkü şehir hatları vapurlarımız artık yok… Çünkü Adalı dostlarımız artık gelemiyor bu ülkenin en güzel (eski haliyle)yerel pazarına….
Şimdiki Yalova’lı artık bamyamızdan vazgeçmiş….Güle gerek duymaz halde , yoğurt zaten markette olduğu için , gözü bamyada değil sadece etiketlerde garibimin …..
Mesela yıllardır Akasya park ,Bekir amcanın Halk gazinosu , Acar kardeşlerin Golden Men gazinoları da olmadığı için , yerlerine abuk-sabuk kafeler dolmuş… Garip garip albenisi olmayan ürün satıyorlar. Ortalık nargile kokusundan geçilmiyor.
Akasyapark’ın büyük bölümü beton olmuş. Üstelik adı da MİNİ AMFİ !
Bekir amcanın çay bahçesinin yerinde Allah’tan Öner ağabeyin çay bahçesi var . Ama Öner ağabeyde maalesef müşterilerine denizi ve sahili sunacağına ,garip bir şekilde çimenlere yayılmış garip kıyafetli insanlar ve ULTRA LÜKS plaj duş kabini rezaleti ile uğraşıyor…..
Haa konu kafe tarzı yerlere gelince kafeler sokağından bahsetmeden olmaz. Orası da tuhaf olmuş.…Duyumlarım doğru ise devreden eden edene vaziyetteler…
Şimdi sevgili dostlarım Arif EKİM ve Dr.Bülent SAKIZLIGİL çok kızacaklar ama , gözlerim hep Amerika’lı dostlarımızı aradı . Amerika’lıları aramak , özlemek aslında gereksizdi . Onlar gidince , Alman’lar , İngiliz’ler , Fransız’lar ,İsveç-Norveç’liler gelebilirdi . Ama bunu da ilimizin allame cihan turizmcileri beceremedi .
Bunlardan vaz geçtim , zamanında gelen (Termal’e) Ortadoğulu şeyhleri, prensleri bile kaçırdık . Kaldık şimdilerde ki Suriye’lilere , sair orta doğu vatandaşlarına….
Yani turizmciler emlakçılık ve kiralık araç peşine düşünce kaldık ,anlı şanlı Bedevi kültürüne(!)…
Netice itibarı ile , Yalova şehir olmuş….
Şehir hatları gemileri kalkıp yerine lüks feribotlar gelmiş….
Her gün yolları yapılıyor..
Yeni imar planları ile deprem önlemleri alınıyor….
İlkokullar , bir ortaokul , bir liseden oluşan eğitim hayatımız artık üniversite ile süslendi. Rektörümüz bile Yalova’lı .
Şehir olduk ama , bir türlü Altınova’dan ,Armutlu’ya tek araçla gidemiyoruz. Yalova’yı tanımak isteyenlerin ömrü minibüslerde indi-bindi yapmakla geçiyor . Bir türlü halk otobüsleri koyamadık .
Taksiciler de enteresan . Şehir içi biniyorsun . Mesela ben bindim . Taksimetre 22 lira yazdı . Sürücü 30 lira aldı . Sordum : ”Kısa mesafeler böyle” dedi. Bir yerde vatandaşın anlayacağı bu konuda bir ibare de yokken. Yahu Yalova zaten küçük bir il. Şehir içi hep kısa mesafe değil mi ? O zaman şehir içi daima 30 lira bilginiz olsun.
Başkan vekilimiz sevgili Mustafa Tutuk’u ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. Sevgili başkan bizi makamında kabul ettiğinde ortağımın eşini de aldık . Hanımefendi yabancı . Bana “ Bu şehir neden bu kadar pis ? “diye sorduğunda , ben hazır ziyarette iken bunu başkanımıza ilettim. Başkanın verdiği cevap beni üzdü :” Nüfusumuz normalde 200 bin ama yazın 700’ü geçiyor yetişemiyoruz !”
Bu şehir ben bildim bileli yazın kalabalık . O zaman şehir temizliğini belediye yapıyorsa belediye, yok taşeron yapıyorsa , mayıs eylül arası geçici işçi ile şehir tertemiz tutulamaz mıydı diye içimden geçirmedim değil.
Uzun lafın kısası sevgili dostlarım.
Canım Yalova’mız o kadar kendini kaybetmiş ki ; ucuz plastik cerraha gidenler gibi her tarafı düzeleceğine , telafisi imkansız şekilde bozulmuş.
Bir not ekleyeyim bu arada. Sevgili Hasan Soygüzel yazılarımın uzunluğundan şikayet ediyor devamlı.
Sevgili başkan , sevgili Hasan kardeşim ; konu Yalova ve şimdiki hali olunca ister istemez konu kısa olamıyor.