17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 24. yıl dönümünde, geçmişte yaşadığımız acıları bir kez daha anımsarken, maalesef Türkiye’nin son 20 yılında söz sahibi olan iktidarın yüreklerimizi kor gibi yakan kayıplarımızdan ders almadığını, binlerce canımızı yitirmemize sebep olan koşulları ortadan kaldırmadığı gibi aynı hataları tekrarladığına şahit olmaktayız.
17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 24. yıl dönümünde, geçmişte yaşadığımız acıları bir kez daha anımsarken, maalesef Türkiye’nin son 20 yılında söz sahibi olan iktidarın yüreklerimizi kor gibi yakan kayıplarımızdan ders almadığını, binlerce canımızı yitirmemize sebep olan koşulları ortadan kaldırmadığı gibi aynı hataları tekrarladığına şahit olmaktayız. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak, “deprem değil bina öldürür” anlayışıyla hareket edilmesi, bu gerçeğe göre önlem alınması ve politika geliştirilmesi gerekliyken, “helalleşme” ve “barış” adı altında çıkartılan imar aflarıyla yeni facialara davetiye çıkartıldığı görülmektedir. Son olarak 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler, bu gerçeğin en açık göstergesidir.
YALOVA NÜFUSUNUN YÜZDE 46’SI RİSK ALTINDA
TÜİK tarafından 2021 yılında açıklanan “Bina ve Konut Nitelikleri Araştırması”na göre Yalova’da konutlarda ikamet eden hane halkı sayısı 95 bin 95’dir. Söz konusu veriler incelendiğinde kent geleninde 2000 yılı ve öncesinde inşa edilen binalarda yaşayan hane halkı sayısının 42 bin 552 olduğu görülmektedir. Türkiye’de ortalama hane halkı büyüklüğünün 3,17 kişi olduğu düşünüldüğünde Yalova’da çağdaş deprem yönetmeliklerine uygunluğu tartışmalı olan ve 2000 yılından önce inşa edilen konutlarda yaklaşık en az 135 bin kişinin yaşadığı ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle Yalova nüfusunun yüzde 46’sı olası bir büyük Marmara Depremi’nde doğrudan risk altındadır.
ZAMAN DARALIYOR
Oysa 20 yıldır iktidarda olan hükümetin, “yapı güçlendirme” ve “dönüşüm” çalışmalarında sınıfta kaldığı açıktır. Bilindiği üzere depreme dayanıklı olmayan binaların güçlendirilmesi, halkın güvenliği açısından en temel gerekliliklerden biridir. Ancak, büyük depremden 24 yıl sonra bile Yalova’da riskli bölgelerdeki binaların can kayıplarını en aza indirecek şekilde güçlendirilmediği, kentsel dönüşüm yerine rantsal bölüşüm kaygılarının öne plana çıktığı, “imar barışı” adı altında yasalaştırılan aflarla çürük yapılara ruhsat verildiği bir gerçektir.
SORUMLU BELLİ
Merkezi hükümetin yapı güçlendirme ve dönüşüm politikaları bakımından rantı önceleyen bir politika izlemesi sebebiyle kararlılık göstermeyişi ve denetim mekanizmalarını oluşturmaması Yalova’da 1980 ve öncesinde inşa edilmiş binalarda yaşayan vatandaşların güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Bu binalarda yaklaşık 26 bin kişinin yaşadığı düşünülmektedir. Bu bakımdan olası bir depremde yaşanacak can kayıplarının sorumlusu bellidir.
DENETİM, İZLEME VE DÖNÜŞÜM EKSİKLİĞİ HAD SAFHADA
Riskli bölgelerdeki binaların güçlendirilmesi ve deprem yönetmeliklerine uygun inşa edilmesi, etkili denetim ve izleme mekanizmaları gerektirir. Ancak, merkezi hükümetin bu konuda yeterli denetim ve izleme mekanizmalarını 20 yıldır oluşturmamış olması, yapı sektöründe ehliyetsiz kişilerin bina inşa etmeye devam etmesine sebep olmaktadır.
AFET SONRASI KRİZ YÖNETİMİ EKSİKLİĞİ
Afet anında etkili bir kriz yönetimi ve koordinasyon, vatandaşların güvende olmasını sağlamanın öncelikli adımıdır. Ancak, geçmişteki afetlerde merkezi hükümetin kriz yönetimi konusunda yetersiz kaldığı ve etkili bir koordinasyon sağlayamadığı açıkça görülmüştür. Bu da vatandaşların mağduriyetini artırmıştır. Karşı karşıya olduğumuz büyük Marmara Depremi’nin ülkemizin altından kalkmasının mümkün olmadığı kadar altyapı, ulaşım, lojistik ve arama-kurtarma sorunlarına yol açacağı bilim insanları tarafından sürekli gündeme getirilirken, İstanbul-Bursa-Kocaeli üçgeninde ulaşım olanakları bakımından en elverişsiz konumda bulunan Yalova’nın büyük bir afet karşısında bir başına kalacağı anlaşılmaktadır.
ALTYAPI VE ULAŞIM SORUNLARI
Bir felaket anında etkili bir yardım ve kurtarma operasyonu için sağlam altyapı ve ulaşım ağı gereklidir. Ancak, merkezi hükümetin Yalova’da altyapı yatırımları ve ulaşım ağlarını geliştirme konusunda yeterli çabayı göstermemiş olması, afet sonrası yardım operasyonlarını olumsuz etkileyecektir. Bir can kurtarmanın bile önemli olduğu en kritik saatlerde koca bir şehrin günlerce yardımdan mahrum kalacak olması felaketin boyutlarını artıracaktır.
Sonuç olarak 17 Ağustos Marmara Depreminin 24. yıl dönümünde, gelecekte yaşanabilecek felaketlere karşı daha hazırlıklı olmak ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak adına, hükümetin sorumluluklarını daha etkin bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaşadığımız acı deneyimleri göz ardı etmeyerek, vatandaşlarımızın güvenliği ve refahı için daha etkili adımlar atılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletimizin ve kentimizin haklı taleplerini dile getirmeye ve doğruları kararlılıkla savunmaya, çözüm önerilerini sunmaya devam edeceğiz.