Bu makaleyi yazmak zor.
İnanıyorum ki anlamadan bir sürü apır-sapır yorumlar gelecek .
Muhakkak ki her yorum kendi içinde , ve yazanın felsefesinde bir doğruluk içeriyordur .
Bu düşünce içinde cesaretlendim ve yazmaya karar verdim .
Amacım sadece içimdeki bir takım soruların cevaplarına ulaşmak .
Coğrafyamızdaki , bizim kuşağın her ferdi gibi bende dini bütün Müslüman bir aileden doğdum .
Her dini bayramımızda , dedem sağken dedemlerde, o vefat edince bizim evde bütün aile erkekleri önce bayram namazına gider , sonrada bayramlaşırdık .
Her ramazanda , büyüklerimizle birlikte teravih namazına gider , oruçlarımızı tutardık .
İlk okul çağıma geldiğimde , mahalledeki bütün akranlarım gibi bende ,merkezdeki Rüstempaşa camiinde ,rahmetli Mehmet hoca ve eşinden ders almak için kuran kursuna gittim .
Evlendim . Bir oğlum oldu . Ona da dinimizin vecibelerini aktararak üzerime düşen görevi gerçekleştirdim.
Buraya kadar herşey tamam !
Beni yakından tanıyanlar bilir ; kitap okumak en büyük hobilerimden biridir.
Önce , ( küçükken böyle dedikleri için ) kuranı kerimi Türkçesinden okuyarak kendimce hatim indirdim.
Daha sonra ki yıllarda , bu sefer ne diyor ? diye kutsal kitabımızı bir daha bu sefer tercümesi ile beraber okudum . Üzülerek söyleyeyim ki bir şey anlamadım . Anlamadığım gibi kafamda bir sürü de sorular belirdi.
Hangisi olduğunu tam hatırlamıyorum ama , sonrasında incili de okudum.
Tevratı da sanırım yarısına kadar okudum .
Rahmetli büyük kayınbiraderimin tavsiyesi ile Envar-ül Aşikun’u okuduğumda kafam tamamen karıştı.
Sonra Tarık Dursun’un üçlemesini bitirdiğimde kafam allak bullak olmuştu bile .
Ya Diyanet İşleri başkanlığının , ya da Milli eğitim Bakanlığının yayınlarından “ Hz.Muhammed’in Felsefesi’ni okuduğumda biraz toparlandım .
Tüm bu kitapları okuduktan sonra , konunun soru-cevap olayını , acabalarımı sadece bir kişiyle o da eski belediye başkanımız rahmetli Mehmet Durmam amca ile paylaştım . O vefat edince de hocasız kaldım….
Dedim ya çok kitap düşkünüyümdür diye . Mesela zamanla uzay konularına kafayı taktım…
Varoluş…
Evrim teorisi…
Eric Von Daniken’in “Tanrıların arabaları” falan girdi hayatıma..
Daha evvellerimden Jules Verne’in “ Aya Seyahat’ini unutamam mesela..
Sonra yaşım ilerledi… Daha olgunlaştım…
Bilişim sektörü değişti ve hayatıma internet olgusu ve Google amca girdi..
Zaten araştırmaya meyilliydim . Boş vakitlerimde , girdim Google’a.. You Tube mecralarına…
En sonunda son yirmi yılda mevcut islam merkezli iktidara tostlayınca da , bende ip koptu iyicene .
Cemaatler…. Tarikatler… Mezhepler…
Neyi önemseyeceğimi karıştırdım eni konu .
Sonunda üzüleyim mi, , sevineyim mi hala bilemiyorum ama deist olmak bana daha cazip geldi.
Rahatladım …
Sadece yaratana inanmak herşeyin çözümü olmuştu benim için .
Ama hep aklımda bir soru vardı ve bunu çözmem gerekirdi . Soru da şu : Madem her ayet bir sebeple iniyordu inanışımıza göre ; o zaman ilgili ayet inmeden ne olmuştu da o ayet inmişti ? Çünkü benim hayat mottom sonuç değil sebeptir. Sebepteki problemi çözemezsem , sorunlar tekrarlayarak devam eder bence.
Sahaflara gittim…. İnternete girdim…. Bu konu ile ilgili bir kitap bulurum ümidiyle . Ama nafile !
Taa ki geçen mayıs ayına kadar sürdü bu süreç . Face’de bir reklam gördüm . Aradığım kitaptı bu. Yalova’da idim. Yalova Kitapevine gidip Mustafa’ya sordum . “ getirtirim abi “ deyince rahatladım. Antalya’ya döndüğümde , Mustafa kitabı bulup bana yolladı .
Kitabın ismi :” İniş Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim Tercümesi”.
Yazarı , Profesör Doktor Niyazi Kahveci . Rahmetli politikacı Adnan Kahveci’nin kuzeni imiş.
992 sayfa !
Okunmalık değil haliyle . Kafana takılan bir ayet veya duayı açıyorsun, fihristten bulup okuyorsun !
Önce tercümesi , sonra öncesinde ne olduğunu anlatıyor .
Çok dürüst olmam gerekirse aradığımı pek buldum diyemem maalesef .
Kafama taktığım konuları , beynim zaman zaman içindeki ilgili dosyayı otomatik olarak açıyor ve bana düşünmem için sunuyordu .
Sonunda kendimce çözdüm !
Mesela Göbekli Tepe , insanlık tarihi ile ilgili bütün bilgileri ters yüz etti.
Von Daniken’in kitabında , zamanın bilimsel verilerine göre henüz çınar yaprağı ile örtündüğümüz dönemlerden kalma tabletlerde resmen İspanyol gemiciler gibi giyinmiş insan figürleri olduğu geldi aklıma…
Piramitlerin yapımı , o zamanın sahip olduğumuz inşaat ve matematik seviyemiz ile örtüşmediği gibi..
Mayalar, İnkalar , günümüzde iyice güncel olan Annunaki’ler Nerd’ler , Reptilyan’lar ve diğerleri…
Mesela Ayın Karanlık tarafındaki bilinmezlik… Bu bilinmezlik beni Jim CARREY’in “ Truman Show” una götürmeden edemedi mesela…
Çözümüm şu oldu : Bence tüm kabul edilen kutsal kitapların mealleri bilim insanları ve din alimlerince birlikte tartışılarak çözülmeli . Yani din olguları BİLİM ve FEN ışığında tekrar değerlendirilmeli . Çünkü din olgularının çıktığı dönemlerle , günümüz arasında bilim ve teknoloji konularında inanılmaz fark var . Bilim ve fenin günümüz kadar bile gelişmemiş olduğu çağlarda yaşayan insanlara dinlerin bazı ritüelleri nasıl anlatılabilirdi ki?
Mesela abdest ? Acaba günde beş defa vücutta biriken elektrik enerjisi fazlasının atılması ile ilgili olabilir miydi ? Eğer böyleyse , o çağlarda elektrik ve enerji bilgisi olmayan bir topluma nasıl anlatılırdı bu ? Unutmayın su ve toprak en büyük iki iletken .
Bakın iki anı geldi aklıma.
Biri siyah-beyaz televizyonlar zamanı idi. Zamanın Diyanet işleri başkanı bir programda konuktu . Sanırım moderatör Hulki Cevizoğlu idi. Cevizoğlu şu soruyu sordu : “ Sayın başkan, peygamberimiz kendisine İslam tebliğ edilmeden hangi inanışa mensuptu ? “ Hemen yayın kesildi ve reklamlar başladı. Sonra da o Diyanet başkanı sanırım istifa etti.
İkinci anımda yıllar önce Hürriyet gazetesinde sekiz sütuna manşet Diyanet İşleri Başkanı Tayyar ALTIKULAÇ’ın bir açıklaması yer aldı . Manşet şöyle idi. “ Kur’an-Kerim günümüz bilim ve teknoloji çerçevesinde tekrar yorumlanarak güncellenmelidir !”.
Böyle bir manşetten sonra başta Hürriyet olmak üzere , hiçbir medya kuruluşunda tek kelime haber veya karşı fikir bir türlü yer almamıştı .
Düşüncemi tekrar ediyorum : TÜM DİN OLGULARI , BİLİM VE FEN IŞIĞINDA TEKRAR YORUMLANMALIDIR .
Yoksa hurafelerden kurtulamayız .
Saygılarımla